
|
Dergah, 30 Kasım 1925 tarihinde T.B.M.M.’nin 677 sayılı kanunuyla diğer tekke ve zaviyelerle birlikte kapatılmış, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir restorasyon projesi dahilinde 1957-1964 yılları arasında onarımı yapılmış ve 16 Ağustos 1964 tarihinde Etnografya Müzesi biçiminde düzenlenerek, ziyarete açılmıştır.
|
Külliyenin Yerleşimi ve Fonksiyon Şeması:
Hacı Bektaş Veli Külliyesi, eski Türk saraylarında gözlenen üç avlulu bir yerleşim düzeni gösterir. Külliyenin barındırdığı birimler, sahip oldukları fonksiyonlara uygun biçimde bu avluların çevresine yerleştirilmiştir.
İç düzenine adeta askeri bir disiplinin hakim olduğu Pir Evi’nde her ihtiyaç için bir birim düşünülmüş, bu birimlere Bektaşiliğe has terminolojiye uyularak “Mihman Evi, At Evi, Ekmek Evi” gibi isimler verilmiştir. Kendi içinde birer “ocak” şeklinde teşkilatlanmış olan bu birimlerin başında “Mihman Evi Babası, At Evi Babası, Ekmek Evi Babası” diye anılan bir “Baba” ile bunun maiyetinde dervişler faaliyet göstermekte, bütün Babalar Pir Evi’nde postnişin olan Dedebaba’ya tabi bulunmaktaydı. Bektaşiliğe intisap etmek isteyen derviş adayları önce Hacıbektaş civarındaki Pir Evi’ne bağlı Hanbağı ve Dedebağı çiftliklerinde hizmet ederler, burada ilk sınamaları geçebilirlerse At Evi’nden başlamak üzere Pir Evi’ndeki hizmetlerine yükselebilirlerdi.
Kuzey-güney doğrultusunda uzanan ve farklı eksenlere sahip olan bu üç avludan güneyde yer alan ilki Nadar Avlusu adıyla anılır. Buraya güney yönündeki Çatal Kapı’dan girilmektedir. Uzaktan gelen birçok ziyaretçinin ağırlandığı bu külliyede Nadar Avlusu, yolcuların ihtiyaçlarına cevap veren bölümlerin yanı sıra bazı servis birimleriyle kuşatılmıştı.
Tekkelerin kapatılmasından kısa bir süre önce eski Mihman Evi ile At Evi yıktırılarak At Evi’nin bulunduğu yerde yeni bir Mihman Evi’nin yapımına başlanmış, At Evi de Çatal Kapı’nın doğu yakasına taşınmıştı. Günümüzde Nadar Avlusu’nda bulunan yegane eski mimari unsur doğu duvarındaki Üçler Çeşmesi’dir.
Nadar Avlusu’nu kuzey yönünde sınırlayan duvarda Dergah Avlusu (Meydan Avlusu) adındaki ikinci avluya açılan Üçler Kapısı, bu kapının ardında da Meydan Havuzu yer almaktadır.
Üçler Çeşmesi (Feyzi Baba Çeşmesi):
Aslında yaptıran kişiden dolayı Fikriye Hanım Çeşmesi olarak anılması gereken bu çeşmenin mimari ayrıntıları, süslemeleri ve basık oranları, külliyenin birçok yapısı gibi XVI. yüzyılın ilk çeyreğine ait olması gerektiğini düşündürmekte, ancak 1320 (1902) tarihli kitabesinde ihya edildiğine ilişkin bir kayıt bulunmaktadır. Çeşme, 1902 yılında Feyzullah Dedebaba döneminde, Sadrazam Halil Paşa’nın eşi Fatma Nuriye Hanım tarafından vakfedilmiştir. Çeşmeyi inşa eden usta Nevşehirli Mustafa Vasfi’dir.
Arslanlı Çeşme:
Fevkani Aşevi Köşkü’nün altındaki eyvanda yer alan Arslanlı Çeşme enine dikdörtgen bir cepheye sahiptir. Dört kademeli olarak tasarlanmış olan çeşme nişi, sarı ve kırmızı renkli kesme taşlarla alternatif olarak iç içe örülmüş altı adet sivri kemere sahiptir. Nişin merkezinde, çeşmeyi 1270 (1853-54) yılında ihya eden Kara Fatma Hatun’un Mısır’dan getirttiği söylenen arslan heykeli yer alır. Batılılaşma dönemi Osmanlı bahçelerinde benzerlerine rastlanan bu arslan heykeli, bulunduğu külliye bağlamında düşünülecek olursa “Allah’ın Arslanı” Hz. Ali’yi temsil etmektedir. Heykelin tepesinde ise “Ya Ali” ibaresiyle Zülfikar tasviri bulunmaktadır.
Üçler Kapısı ve Meydan Havuzu:
Nadar Avlusu’nu Dergah Avlusu’ndan ayıran kesme taş örgülü duvarda kırmızı renkli taşlar, Üçler Kapısı’nın çevresinde yerini sarı renkli taşlara bırakmaktadır. Sivri kemerli kapının üzerindeki duvar üçgen bir alınlık meydana getirmekte, çift meyilli harpuşta hiç kesintiye uğramadan bunun üzerinde devam etmektedir. Kapının yanlarında kare biçiminde kırmızı taşlara On İki İmamı remzeden on iki dilimli gülçeler işlenmiştir. Taşların köşelerinde görülen çeyrek güneş motifleri, Üçler Kapısı’nın bu tür motiflerin yaygınlaştığı XIX. yüzyılın ikinci çeyreğinde veya az sonra elden geçirildiğini göstermektedir. Havuz, kitâbesinden anlaşıldığına göre; Beyrut Valisi Halil Paşa’nın eşi Zehra Hanım tarafından 1908 yılında yaptırılmıştır. Havuzun alınlık kısmının tepesinde mermerden yapılmış “Hüseyni Tacı” bulunmaktadır.
Dergah Avlusu’nun Revakları:
Dergah Avlusu’nun doğu yönünde aşevinin önünde beş adet, mescidin önünde üç adet, batı yönündeki Meydan Evi – Kiler Evi – Dedebaba Köşkü manzumesinin önünde de yedi adet olmak üzere sivri kemerlerden oluşan revaklar uzanmaktadır. Kesme taşla inşa edilen ve kare kesitli payelere oturan bu revaklarda üç, beş, yedi gibi Bektaşi sembolizminde önemli yerleri olan sayıların kullanılmış olması tesadüf eseri değildir.
Aşevi:
Pir Evi’nin en itibarlı ocağı olan ve tarikat teşrifatında Dedebaba’dan sonra ikinci sırada yer alan Aşevi Babası’nın denetiminde bulunan bu bölüm, fonksiyonel ve sembolik nitelikli mimari unsurların ilginç bir sentezini sunan tasarımı ile dikkati çeker. Aşevi’nin simetri ekseni üzerinde Dergâh Avlusu’nun doğu revakına açılan dış kapı, bunu takip eden iki koridor ve yapının doğu duvarında, Bektaşi tarikatı ile Yeniçeri Ocağı’nın alametlerinden olan kara kazanın yer aldığı ocak sıralanmaktadır. Dış kapı, ardındaki koridoru aydınlatan kemerli bir tepe penceresiyle, ikinci koridorun girişindeki kapı ise 968 (1560-61) tarihli inşa kitabesiyle taçlandırılmıştır. Bu kapının yan sövelerinde, Bektaşi sembolizminde doğruluğu remzettiği söylenen birer servi kabartması, kitabenin üzerinde de iki adet teslim taşı dikkati çeker. İkinci koridorun bitimindeki kapı ocakların bulunduğu ana mekana açılmaktadır. Bu kapının da üzerinde bir teslim taşı bulunur. Ayrıca sağ sövesinin üst kesiminde Hz. Fatıma’nın elini veya “Hamse-i Al-i Aba”yı ifade eden bir el figürü yer alır.
Aşevi Köşkü:
Külliye müzeye dönüştürüldükten sonra Aşevi Köşkü müzenin idari bölümlerine tahsis edilmiştir. Aşevi Köşkü’ne Arslanlı Çeşme’den itibaren ikinci kapıdan girilmektedir. Bu kapının ardından iç içe iki birim yer alır.
Mihman Evi:
Mihman, misafir, konuk anlamına gelmektedir. Mihman Evi ise, Dergahın faal olduğu dönemde, hem konukların ağırlandığı, hem de konukların ağırlanmasından sorumlu (Mihmandar) Mihman Evi Babası’nın yaşadığı ev idi.
Meydan Evi:
Meydan Evi ile buna bitişik olan diğer birimlerin (Mihman Evi ve Kiler Evi) avlu yönündeki doğu duvarlarında kesme taş, diğer duvarlarda moloz taş örgü görülmektedir. Meydan Evi’nin önündeki sofanın kapısı Dergah Avlusu’nun batı revakına açılır. Kapının dikdörtgen açıklığı, içeri ancak eğilerek (niyaz edilerek) girilebilmesi için açık tutulmuştur. Dergah döneminin en önemli bölümlerinden biridir. Kitabesinden anlaşıldığına göre, M. 1367-68 yılında Sultan I. Murad tarafından yaptırıldığını ve Sultanın “Ahi” unvanını kullandığını görüyoruz.
Balım Sultan Kümbeti:
Koyu sarı renkte kesme taşlarla inşa edilmiştir. Asıl kümbetin batısında iki adet giriş bölümü yer alır. Bunlardan ilki enine gelişen dikdörtgen planlı (7 × 3 m.) bir tür eyvandır. Kuzey ve güney yönlerinde 1 m. kadar yapı kitlesinden çıkıntı yapan bu bölümün yanları sağır duvarlarla kapatılmıştır. 1966 tarihli fotoğraflarda bu duvarların moloz taş örgüye sahip olduğu görülmekte, sonradan kesme taşlarla yenilendikleri anlaşılmaktadır.
Hazire:
Günümüzde Hazret Avlusu’nun güneydoğu kesimi alçak bir duvarla ayrılarak Hazire’ye tahsis edilmiştir. Remzi Gürses, daha önce avlunun hemen tamamının mezarlarla dolu olduğunu, sonradan bunların şimdiki Hazire’ye taşındığını belirtmektedir. Hazire’de tespit edilen mezarlar içinde dört tanesi (Seyyid Mehmed Baba, Seyyid Hacı Ali Baba, Haki Ali Baba ve Hasan Dede) XVIII. yüzyılın sonlarına ve XIX. yüzyılın başlarına aittir. Diğerlerinin hepsinde, XIX. yüzyılın ikinci yarısında ve XX. yüzyılın ilk çeyreğinde vefat eden kişiler gömülüdür.
Hacı Bektaş Veli Türbesi’ni, Resul Bali ve Güvenç Abdal Kümbetlerini, Kızılca Halvet’i ve Kırklar Meydanı’nı Barındıran Bina:
Külliyenin en eski birimlerini bünyesinde barındıran bu bina farklı tarihlere ait, çoğu farklı kotlar üzerinde yükselen yapıların birbirine eklenmesi sonucunda teşekkül etmiştir. Zaman içinde ne şekilde geliştiği henüz bütün ayrıntıları ile tespit edilemeyen yapının işgal ettiği alan düzgün olmayıp en geniş yerinde boyutları 28,25 × 25 metreyi bulmaktadır. Eski fotoğraflarda, yalnızca giriş bölümünün güneye açılan revakında kesme taş işçiliğinin bulunduğu, diğer cephelerde moloz taş örgünün kullanıldığı, ancak köşelerin kesme taş sıraları ile takviye edildiği görülmektedir. Külliyenin diğer bazı yapılarında olduğu gibi sonradan moloz taş örgünün yerine kesme taş örgü yapılmıştır. Ancak bu arada, çepeçevre başka birimlerle kuşatılmış bulunan Hacı Bektaş Velî Türbesi’nin tamamen kesme taşla inşa edilmiş olduğu söylenebilir. Mekanların büyük çoğunluğu ahşap kirişlerle örtülmüş, bazılarında ahşap kubbelere yer verilmiş, bütün bu örtü unsurları, bu arada Güvenç Abdal Kümbeti’nin beşik tonozu da kırma çatılar altına alınmış, çatıların alaturka kiremit kaplaması son büyük onarımda kurşuna dönüştürülmüştür. Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin sekizgen prizma biçimindeki kitlesi üzerindeki külahla bu çatıdan taşar. Ayrıca söz konusu türbenin batısında yer alan ikinci giriş bölümünün ortasındaki küçük kubbeyi örten piramit biçimindeki külah da çatıyı delmektedir.
Külliye ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için TDV İslam Ansiklopedisi’nin ilgili başlığı ziyaret edilebilir.
Kaynak:
Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
M. Baha Tanman, TDV İslâm Ansiklopedisi